ŞEHİRLERİMİZİN ADLARI
# ŞEHİRLERİMİZİN ADLARI
İyi geceler sevgili dinleyiciler. Bu geceki programımızda bazı şehirlerimizin adlarının nereden geldiğine, kökenlerinin ne olduğuna değineceğiz.
Şehirlerimizin adları başta olmak üzere yer adlarının gelişimini, yaşadığı değişimleri ancak yazının kullanılmaya başlanmasından itibaren izleyebiliyoruz.
Yazının bulunuşundan önceye dayanan yer adları da olabilir. Ancak bir yerleşim biriminin ilk ve en eski adını belirlemek çok zordur.
Avcılık toplayıcılık döneminde insanoğlunun yerleşime uygun bölgelerde geçici olarak konakladıkları, daha sonra gelenlerin yerleşime uygun bu bölgeleri yurt edindiği biliniyor.
Yazının olmadığı bir dönemde insanların bu yerleşim birimlerini adlandırdıkları ancak tahmin edilebilir. Yerleşim birimlerinin ilk adının ne olduğunu belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Bizim en eski ad diye bildiğimiz bir şehir adı, insanoğlunun yüz binlerce yıllık tarihi içerisinde ancak beş bin beş yüz yıllık geçmişe sahiptir.
Bir yerleşim biriminin adı tarih içerisinde pek çok kez değişmiştir. Tarihi çok eskilere uzanan bir şehri kuranların verdiği ilk ad kalmamış olabilir. Şehri her ele geçiren kendi adını verebilir, kendi diliyle adlandırabilir, kimi zaman da mevcut adı kendi dilinin kurallarına uygun biçime dönüştürebilir. Ya da kendi dilinde yakın olan bir sözcükle örtüştürebilir:
Örneğin Tokat ilimizin eski halkının Togayıtlar olduğu, Turani bir halk olan bu boyun adının Togayt, Togat biçimlerinde değişime uğradığı belirtilmektedir. Bir başka görüşe göre “surlu kent, surlarla çevrili kent” anlamındaki Toh-kat’tan geldiği “sursuz kent” anlamındaki Yoz-kat’ın da adının bu sözcüğe dayandığı da ileri sürülmektedir. Evliya Çelebi, şehrin kurucusunun Analika boyundan Dok-ad’dan geldiğini yazar. İmparatoriçe Evdoksiya’nın adının Evtokia’dan geldiğini bildiren kaynaklar da vardır. Eski adlarından biri olan Komana Pontika'nın halk dilinde değişmiş biçimi olduğu da düşünülmektedir. İşte bu biçimler Türkçedeki Tokat sözünde birleşmiştir.
Bütün bunlar dil biliminin içerisinde özel bir uzmanlık alanı ve bilim dalı olan ad biliminin (onomastics) ilgi alanına girmektedir. Yer adları bilimi (toponymy), kişi adları bilimi (anthroponomy)... Söylenceler ise halk köken biliminin (folk-etymology) ve halk biliminin (folklore) incelediği malzemelerdir.
Halkın bir yer adını kendi dilindeki bir sözcüğe benzeterek onunla açıklamaya çalışması halk köken bilimi veya halk yakıştırması olarak adlandırılır. Bunun en güzel örneklerini Evliya Çelebi Seyahatname’sinde verir. Evliya Çelebi’ye göre Erzurum adı soğuğundan dolayı Ere Zulüm’den, İstanbul adı İslam Bol’dan, İzmit adı İznim Git’ten, Bükreş ise Bu Kuruyş’ten ortaya çıkmıştır.
Adapazarı, Sakarya ilimizin merkezi olan yerleşim biriminin adıdır. Osmanlı Devletinde XVI. yüzyılda bölgedeki geniş ovaya yerleşim başlamıştı. Burada kurulan köye Adaköy veya kısaca Ada denilmişti. XVII. yüzyılda ise bu yerleşim birimi bir alışveriş merkezine dönüştü. Zamanla Ada Pazarı adıyla anılmaya başlandı. Pazar yerine doğudan gelenler Sakarya Nehri'ni, batıdan gelenler de Çark suyunu aşmak zorunda olduğundan pazar yerinin âdeta suyla çevrili olduğu izlenimini uyandırıyordu. Böyle bir coğrafya, bir ada üzerinde pazar kurulduğu izlenimi veriyordu. Ova iyice işlendi, tarım ve buna bağlı olarak da ticaret gelişti. Zamanla da bu merkez Adapazarı adını aldı.
Aydın Tralles, Antheia gibi adlarla anılan kent, Roma İmparatoru Andronikos tarafından yeniden duzenlenince Andropolis (Andronik kenti) adı verilmiştir. Selçuklularin yonetimine gecen sonra Menteşeoğulları yonetiminde kalan, daha sonra da 1309'da Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından ele geçirilen kent, Aydınoğullarının önemli bir merkezi haline geldi. Aydın sözü Türkçede parlak, ışıklı anlamındadır. Aynı zamanda Oğuz Türkmen aşiretlerinden birinin de adıdır. Büyükaydın, Küçükaydın gibi kolları da vardır.
Osmanlılar döneminde kent Güzelhisar adıyla anılmaya başlanmıştır. Ancak Menemen kuzeyindeki Güzelhisar'dan ayırt edilebilmesi icin XVII. yüzyıldan itibaren Aydın Güzelhisarı veya Güzelhisar-ı Aydın diye anılmıştır. XIX. yüzyılda ise Güzelhisar adı unutulmuş Aydın adı yerleşmiştir.
Balıkesir Bilinen en eski adının Akirus’tur. Antik kaynaklar Misya adının verildiğini de kaydeder. Roma İmparatoru Hadriyanus’un av alanı olarak kullandığı bu bölgeye Hadrianutherai denilmiştir. İmparator bu bölgeye bir de av şatosu yaptırmıştır. Adı Paleokastro olan bu şatonun zamanla değişerek bugünkü biçimine dönüştüğü ileri sürülmektedir. Pers Kralı Balı Kisra’dan geldiği de ileri sürülür. Balının çok olmasından dolayı bu adı aldığına da inanılır. Arapça kesîr “çok” anlamındadır. Ancak Selçuklular döneminde bu yerleşim biriminin Balık Hisar olarak adlandırıldığını biliyoruz. Balık sözü Eski Türkçede “şehir” anlamındadır. Hanbalık, Ordubalık, Yanıbalık, Beşbalık gibi eski Türk şehirleri vardı. Bugün Balgat sözünün de kökeni budur aslında… Türkçedeki Balıkesir’in Balık Hisar’dan yani “şehir hisar”dan gelişmiş olduğunu söyleyebiliriz.
Bingöl Eski adları Abos, Mons, Srmanç, Çapakçur olan ilimiz bugünkü adını veren dağdır. Muş, Erzurum ve Bingöl illeri arasında bulunan Bingöl Dağı’nda buzul izlerine rastlanmaktadır. Bunlar küçük göller hâlinde dağa serpilmiş durumdadır. Her biri hakkında çok sayıda söylencenin oluştuğu bu göllerin abıhayat kaynağı olduğuna bile inanılmaktadır.
Ordu Karadeniz kıyısındaki bu ilimizin sınırları içerisindeki en eski yerleşim bugün Bozukkale diye bilinen yerde Miletoslular tarafından kurulmuş olan Kotyora koloni kentidir. Bu adın halk dilinde değişime uğrayarak bugünkü biçimine ulaştığı ileri sürülmektedir.
XV. yüzyıla ait tapu tahrir defterlerinde Bölük-i Niyabet-i Ordu yani 'Ordu Naipliği, Vekilliği Bölüğü' adı geçmektedir. Bölgedeki bir diğer yerleşim biriminin adı ise Bölük-i Geriş-i Bucak idi. İlki (yani Bölük-i Niyabet-i Ordu) bugünkü Eskipazar’dır. Bu ad burada bir pazar yeri olduğunu ve eskiden kaldığını anlatmaktadır. Nitekim buranın daha önceki adı Bayramlu*’dur. XVII. yüzyıla ait kaynaklarda Bayramlu Ordusu adı geçmektedir. XVIII. yüzyılda iskele olma özelliği dolayısıyla Bucak gelişirken Bayramlı unutulmaya yüz tuttu. 1869 yılında Bucak’a Bayramlı’yı da içine alacak bir şekilde Bayramlı’nın eski adındaki Ordu verildi.
Adana Dört bin yıl önce çivi yazılı tabletlerde Kizzuvatna ülkesinde Büyük Samri nehri kıyısında Adaniya kentinin bulunduğu bildirilmektedir. Üç bin yıl önceki Karatepe iki dilli kitabelerinde ise Karatepenin Adana kralına (Avarikus) tabi olduğu yazılıdır. Krallığın Danuna adıyla anıldığı MÖ XIV. yüzyılda çivi yazılı bir tablette rastlanır. Kentin kuruluşuyla ilgili söylencede ise Göktanrısı Uranus'un oğlu Adanus'un adından geldiği bilgisi yer almaktadır.
Hint-Avrupa dil ailesi araştırmacıları ise bu adın kökenini danu "nehir" anlamındaki sözcüğe gelen ve bulunma durumu bildiren ön ek a- ile açıklamaktadır. Anlamını ise “nehirde, nehir üzerinde” biçiminde vermektedirler.
Haftaya yeni bir konuyla huzurlarınızda olmak dileğiyle sağlıcakla kalın. (Ankara Radyosu, TRT Radyo1 Gecenin İçinden. İlk yayımlanışı 31 Mart 2012)
Ana sayfaya dönmek için tıklayınız: